15 Mayıs 2007 Salı

Kara Demlik



Köyümüze gittiğimizde, hepimiz tarlalara bahçelere gideriz... En vazgeçilmez tutkumuzdur "ÇAY"... Geçeriz bahçemizin bir köşesine, sağdan soldan çalı-çırpı toplar başlarız üflemeye.... Bir de değirmende "bilinen şeyi" tutmayanların ateş yakamayacağı söylenirse de bunun doğruluğu pek kesin değildir. Üfleye üfleye tutuşturulan ateş resimde gördüğünüz gibi başlar yanmaya ve koyarız üstüne KARA DEMLİK'i... Başlar suyumuz fokurdamaya... O ateş kıpkırmızı yanarken biz bir yandan da başlarız soframızı kurmaya. Soframız öyle lüks değildir yani, hepimizin sofrası da aynıdır zaten... Ondan sonra


üzerimizdeki yorgunluğu atmaya başlarız ve iştahla girişiriz yemeye. Eskiler der ki, Kişinin çalışması yemek yiyişinden belli olur. Hızlı hızlı yiyorsa yemeği işi de hızlı yapar demektir. Ben, bu yüzden yemeği çabucak bitirmeye bakarız, iş vakti gelince beni ara ki bulasınız, aslında hepimizin yaptığı da bu değil mi? Şimdi yanda gördüğünüz sofrada olmak vardı, değil mi?










Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.